arsin haber sitesi

Haber Takip Merkezi – Güncel ve Tarafsız Haber Sitesi – Ülkenin Nabzını Tutan Site

Suriye-PKK anlaşması: ‘ABD Barışı’ bizim için hep ‘tuzak’ olmuştur! Türkiye’yi durdurma hesapları artık çöktü. Yenildiler. Terör örgütleri ‘bit pazarı’na düşecek.

Suriye yönetimi ile YPG (SDG) arasında yapılan anlaşma Türkiye için ne anlama geliyor? Suriye’nin bütünlüğünü sağlayacak, Türkiye’nin güvenlik endişelerini giderecek bir adım olabilir mi? “Terörsüz Türkiye” planının bir parçası mı? Türkiye-Suriye-Lübnan ortak güvenlik havzasına ulaşmada bir kazanım mı? Artık başladığını ilan ettiğimiz “ coğrafyamızda harita bütünleşmesi ”ne açılan ilk kapı mı? ABD VE İSRAİL TÜRİYE’YE YİNE TUZAK MI KURUYOR? ABD ASKERİ ÇEKİLECEK Mİ? Ya da ABD ve İsrail’in kurduğu

“`html

Suriye yönetimi ile YPG (SDG) arasında gerçekleştirilen yeni bir anlaşmanın,

Türkiye açısından hangi anlamları taşıyabileceği tartışılıyor.

Suriye’nin toprak bütünlüğünü yeniden tesis edecek ve

Türkiye’nin güvenlik kaygılarını gidermek için bir adım olabilir mi?

Bu, mümkün mü?

“Terörsüz bir Türkiye”

planının bir parçası olabilir mi?

Türkiye-Suriye-Lübnan

için ortak bir güvenlik alanına ulaşmak adına bir kazanım mı?

coğrafyamızda harita bütünleşmesine

açılan bir kapı mı?

ABD ve İsrail’in Türkiye için yeni tuzaklar mı planladığı

ABD askeri bölgeden çekilecek mi?

Yoksa

ABD ve İsrail’in kurduğu yeni bir tuzakla,

Türkiye’yi oyalamayı planladıkları bir manevra mı?

Hem ABD, hem İsrail, hem de İran’ın Suriye üzerindeki ajandası göz önünde bulundurulduğunda, umutlu olmak önemli fakat

“temkinli olmak” en büyük gereklilik.

Anlaşmanın şu an için,

PKK/YPG unsurlarının silahsızlandırılmasını ve örgütlerin kapatılmasını öngörmediği,

ve

“özerklik” hayali ile ilgili belirsizlikler sunduğu gözlemleniyor.

Bu anlaşma, sınır kapılarının, havaalanlarının, yetkili binaların ve petrol tesislerinin merkezi hükümete devrini içeriyor. Ancak, açıklanan bilgiler dışında “

gizli maddeler

olup olmadığını bilmiyoruz.

Ayrıca,

ABD askerinin bölgeden çekilme durumu,

ve ABD’nin Fırat’ın doğusuna yığdığı silahların akıbeti de belirsizliğini koruyor.
YPG’nin Suriye ordusundaki durumu ise net olarak ifade edilmiyor.

Aslında anlaşma, temel meseleler için kalıcı çözümler sunmuyor.

TÜRKİYE’NİN ANLAŞMAYA YAKLAŞIMI NEDİR?

Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın

“Terörizmin sona ermesine yönelik her türlü adımı destekliyoruz. Dün varılan mutabakatın eksiksiz uygulanması, Suriye’nin güvenliği ve huzuru açısından elzemdir. Burada kazanan Suriyeli halk olacaktır.”

ifadeleri, Türkiye’nin bu anlaşmaya olan bakış açısını net bir şekilde ortaya koymaktadır.

Türkiye, nereden gelirse gelsin, hangi formatta olursa olsun,

PKK/YPG’nin ortadan kaldırılmasına yönelik her türlü çabayı destekleyecek ve “

“Terörsüz Türkiye” planını güçlendirecek adımları destekleyecektir.

ASKERİ MÜDAHALE MASADA!

OPERASYON DA ASKERİ YIĞINAK DEVAM EDİYOR…

Lakin, Şam’da gerçekleştirilen anlaşmanın yetersiz olduğu yönündeki eleştiriler artıyor.

Bu anlaşma sadece bir “ilk adım” olarak değerlendirilebilir.

Anlaşmanın açıklandığı süre zarfında, Türk hava kuvvetleri PKK/YPG unsurlarına bombardıman düzenliyordu.
Operasyonlar kesintisiz sürdürülüyor.

Türkiye’nin bölgeye askeri takviyesi de artarak devam etmekte.
Eğer bazı adımlar atılıyorsa, bu askeri yığınakların amacı ne olacak?

Bir gün sonra,

Fırat Kalkanı bölgesinde Türk ve SMO yetkilileri, PKK/YPG terör örgütünün Suriye topraklarından çıkarılması için harekete geçilmesi gerektiğini onayladılar.

Özetle, Türkiye için durum henüz netleşmedi ve mücadele devam etmektedir.

AYNI ANLAŞMAYI DÜRZİLERLE DE YAPILDI

Suriye için bu anlaşma,

büyük bir adım olarak değerlendirilebilir.

Ülkede yönetimin oturması, ordunun kurumsallaşması, İsrail’in müdahale ve saldırılarının artması ile Dürzilerin isyan girişimlerinin beraber düşünülmesi, yeni Suriye yönetiminin önemli kazançlar sağladığını gösteriyor.

Bir gün sonra,

benzer bir anlaşmanın Dürzilerle de yapıldığı,

Fırat’ın doğusundaki işgalin sona ermesi ve

Şam’ın batısındaki tehditlerin zayıflatılması için,

bu anlaşma ileriye yönelik önemli bir adım olarak kaydedilebilir.

MÜDAHALEYİ KİM ENGELLEDİ?

TÜRKİYE’Yİ KİM DURDURDU? AMAÇ “ABD ÇÖZÜMÜ” MÜ?

Türkiye, PKK/YPG’nin Suriye’de varlığını sürdürmesini her zaman bir tehdit olarak değerlendirmiştir.

Suriye’de rejim değişti ama Türkiye’nin güvenlik kaygıları olduğu gibi kalmaya devam ediyor.

Şam’ın güçlenmesinin yanı sıra, Fırat’ın doğusuna da müdahale olursa,

hem Suriye’nin iç bütünlüğü daha hızlı sağlanmış hem de Türkiye’nin güvenlik kaygıları giderilecekti.

Tüm bunları durduran bir faktör var.

Suriye yönetimi,

“Türkiye’nin müdahale etmemesini biz istedik”

şeklinde bir açıklama yaptı.
Ayrıca Türkiye içerisinde de bu operasyonun engellenmesi yönünde etkili çevrelerin bulunduğu kaydedilmektedir.

Belki başka bir gündem vardı, belki de ABD’nin planları için zaman tanındı, ya da yeni Suriye yönetimini zora sokmamak adına böyle bir durum söz konusu oldu, net bir bilgiye sahip değiliz.

SADECE GÜÇ OYUN BOZAR!

BU İŞ BİZİ BAĞLAR, YÜZLERCE YILDIR HEP BÖYLEDİR!

Ancak, bizim coğrafyada sadece “müzakere”ye güvenmek büyük bir hata olur.

İki aşiret arasındaki bir kavganın bile on yıl sürdüğü bir bölgede, bu kadar büyük bir sorunun

çözülmesi için iyimser bir yaklaşım ve sonsuz müzakereler ne yazık ki yeterli olmayacaktır.

Belki de “Terörsüz Türkiye” hedefine ulaşmanın yolu, “Terörsüz Coğrafya”ya ulaşmaktır. Ancak şu ana kadar, güç dışında hiçbir şey tarihin akışını değiştirmemiştir.

Suriye yönetiminin “yeni” ve tam olarak oturmamış bir yapıya sahip olması, bir “sabır” gerektirse de, Türkiye’nin nihai hedefi YPG teröristlerinin tamamen ortadan kaldırılmasıdır

ve çıkmayanların tasfiyesidir.

Örgütün tasfiyesini ve silahsızlandırılmasını sağlamak, başlıca önceliktir.

Bunun dışında bir çözüm sağlanmadığı sürece, hiçbir gelişme kalıcı olmayacaktır.

Bu açıdan bakıldığında, söz konusu anlaşma Türkiye için yalnızca bir başlangıç niteliği taşıyor.

“ABD ANLAŞMALARI” BİZİM İÇİN HER ZAMAN TUZAK OLMUŞTUR!

Anlaşmanın ABD tarafından organize edildiği yönünde bilgiler mevcut. Geçmişteki ABD anlaşmaları, Türkiye’nin kaygılarını göz ardı etmiştir. Bu, elli yıldır böyle devam etmektedir.

Yıllardır Fırat’ın doğusuna silah taşıyan ABD, Suriye’nin bölünmesi üzerine bir politika izleyerek, PKK-İsrail işbirliğini geliştirmiştir.

Trump yönetimi, bu süreçteki ipleri İsrail’e teslim etmiştir. Suriye topraklarındaki İsrail işgaline göz yuman ABD, Suriye yönetimini tuzağa düşürme ihtimali taşıyor.

Hal böyleyken, ABD’nin inisiyatifiyle yapılacak her türlü anlaşmanın Türkiye’nin endişelerini dikkate alacağını düşünmek oldukça iyimser bir bakış açısı olacaktır.

ABD ve Avrupa’nın içinde olduğu hiçbir anlaşma, Türkiye için samimi bir çözüm önerisi sunmamıştır; hep bir tuzak olmuştur. Bu durum, 1991 Irak işgalinden bu yana devam etmektedir.

“TÜRKİYE’Yİ DURDURMA”YA DÖNÜK PLANLAR ÇÖKMÜŞTÜR

ABD, İsrail veya PKK/YPG, hangi oyun içinde olursa olsun, sonuçta Türkiye’nin istediği yönde gelişecektir. Bu hedef, ABD veya İsrail tarafından engellenemez.

Yakın gelecekte de durum böyle olacaktır. Neden? Çünkü Türkiye, bölgesel süper güçlerden biri haline gelmektedir.

PKK/YPG üzerinden Türkiye’yi durdurmaya yönelik tüm planlar, 15 Temmuz’daki FETÖ girişiminde olduğu gibi başarısız olmuştur.

ABD VE BATI, TÜRKİYE’Yİ DURDURAMADI. YENİLDİLER!

Bu süreçte Türkiye bu kadar güçlenmişken, hiçbir ülkenin terör örgütleri üzerinden kendisine yön vermesine izin vermeyecektir. Şu anda bu ülkelerin çoğu Türkiye’ye muhtaç durumda bulunmaktadır.

Türkiye’nin stratejik ekseni inşa edilirken, terör ve örgütlerin ayakta kalma şansı kalmayacaktır. Çünkü uluslararası sistem derin bir kriz içerisindedir ve ülkeler paniğe kapılmıştır.

ABD ve Batı, artık kabul etmelidir ki, “Türkiye’yi durdurmaya” yönelik tüm girişimler başarısız oldu.

Ve bu süreç sona ermektedir.

TERÖR ÖRGÜTLERİ “PAZAR”A DÜŞECEK!

Aslında bu örgütler de panik içinde; sahipsiz kaldılar. Geçmişteki çökmüş sistemlerden farklı olarak, bugünkü durum tamamen farklıdır.

Böyle bir dönemde, örgütlerin ayakta kalma şansı kalmayacaktır; ezilip geçileceklerdir. Paniğe kapılan ülkeler, sadece kendi savunmalarına odaklanacaklardır.

Sonuç olarak, ne olursa olsun, yeni bir tiyatro, yeni bir hamle ya da yeni bir manevra işe yaramayacaktır.

Artık buna dair beklenti yok.

Zor ancak son olacak.

“`